DEVAM: 168-169.
Namazda El Çırpmak
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ عَنْ
أَبِي
حَازِمِ بْنِ
دِينَارٍ
عَنْ سَهْلِ
بْنِ سَعْدٍ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
ذَهَبَ إِلَى
بَنِي
عَمْرِو بْنِ
عَوْفٍ
لِيُصْلِحَ
بَيْنَهُمْ
وَحَانَتْ
الصَّلَاةُ
فَجَاءَ
الْمُؤَذِّنُ
إِلَى أَبِي
بَكْرٍ رَضِيَ
اللَّهُ
عَنْهُ
فَقَالَ
أَتُصَلِّي
بِالنَّاسِ
فَأُقِيمَ
قَالَ نَعَمْ
فَصَلَّى أَبُو
بَكْرٍ
فَجَاءَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَالنَّاسُ
فِي
الصَّلَاةِ فَتَخَلَّصَ
حَتَّى
وَقَفَ فِي
الصَّفِّ فَصَفَّقَ
النَّاسُ
وَكَانَ
أَبُو بَكْرٍ
لَا
يَلْتَفِتُ
فِي
الصَّلَاةِ
فَلَمَّا أَكْثَرَ
النَّاسُ
التَّصْفِيقَ
الْتَفَتَ فَرَأَى
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ فَأَشَارَ
إِلَيْهِ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنْ امْكُثْ
مَكَانَكَ
فَرَفَعَ
أَبُو بَكْرٍ
يَدَيْهِ
فَحَمِدَ
اللَّهَ
عَلَى مَا
أَمَرَهُ بِهِ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مِنْ ذَلِكَ
ثُمَّ
اسْتَأْخَرَ
أَبُو بَكْرٍ
حَتَّى
اسْتَوَى فِي
الصَّفِّ
وَتَقَدَّمَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَلَمَّا
انْصَرَفَ
قَالَ يَا أَبَا
بَكْرٍ مَا
مَنَعَكَ
أَنْ
تَثْبُتَ إِذْ
أَمَرْتُكَ
قَالَ أَبُو
بَكْرٍ مَا
كَانَ
لِابْنِ
أَبِي
قُحَافَةَ
أَنْ
يُصَلِّيَ
بَيْنَ يَدَيْ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَا لِي رَأَيْتُكُمْ
أَكْثَرْتُمْ
مِنْ
التَّصْفِيحِ
مَنْ نَابَهُ
شَيْءٌ فِي
صَلَاتِهِ
فَلْيُسَبِّحْ
فَإِنَّهُ
إِذَا
سَبَّحَ الْتُفِتَ
إِلَيْهِ وَإِنَّمَا
التَّصْفِيحُ
لِلنِّسَاءِ قَالَ
أَبُو دَاوُد
وَهَذَا فِي
الْفَرِيضَةِ
Sehl b. Sa'd es-Sâidî
(na.)'dan rivayet edilmiştir: Resûlullah (s.a.v.) (bir kere) aralarını
düzeltmek için Amr b. Avf oğulları (yurdu) na gitmişti. Namaz vakti geldi müezzin
Hz. Bilal (r.a.) Ebû Bekr (r.a.)'e gelip, "Cemaate namazı kıldırır mısın?
İkâmet edeyim mi? diye sordu. O da "Evet" dedi ve namaz'a başladı.
Resûlullah, cemaat namazda iken teşrif etti. (Safları yara yara birinci) saf'fa
kadar vardı. (O'nu gören) cemaat el çırptılar. Ebû Bekr (r.a.) namazını
kılarken başını çevirip (hiç bir tarafa) bakmazdı. (Arkasındaki) cemaat el
çırpmayı çoğaltınca başını çevirip bakdı ve Resûlullah (s.a.v.)'i gördü.
Resûlullah (s.a.v.) "yerinde dur" diye kendisine işaret buyurdu. Ebû
Bekr (r.a.) ellerini kaldırıp Resûlullah (s.a.v.)'in kendisine olan bu emrinden
dolayı Allah'a hamd-u sena etti. Sonra Ebû Bekr (r.a.), (birinci) saf'fa
girinceye kadar geri geri gitti. Resûlullah (s.a.v.) de ileriye geçip namaz'ı
kıldırdı. Namazdan çıkınca; "Ey Ebü Bekr, sana emrettiğim zaman seni
yerinde kalmaktan alıkoyan sebeb ne idi?" diye sordu. Ebû Bekr de; "îbn
Ebî Kuhâfe için Resûlullah (s.a.v.)'in önünde (durup) namaz kılmak uygun
olmaz" dedi. (Ondan sonra) Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem (cemaate
dönüp); "Size ne oluyor da el çırpmayı bu kadar çoğalttınız? Namazdayken
her kim bir olay'ın ortaya çıktığını görürse, "Sübhânellah" desin,
sübhânallah dediği zaman (elbette) kendisine (imam tarafından dönüp)
bakılacaktır. El çırpmak ise, kadınlara mahsustur” buyurdu.
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu
izin farz namazlardadır.
Diğer tahric: Buhari,
amel fi’s-salat, sulh; Müslim, salat; Nesai, sehv, Ahmed b. Hanbel, II,241; V,
330 ,331, 336.
AÇIKLAMA:
Amr b. Avf oğulları Evs
kabilesinin bir koludur. Bunların yurtlan Küba'da idi. Resûl-i Ekrem
(s.a.v.)'in bunların yanına gitmesinden maksadı, aralarındaki kırgınlık ve
dargınlığı gidermekti.Aralarında meydana gelen dargınlığın sebebi, Buhârî'nin
başka bir rivayetinde şu şekilde anlatılmaktadır: "Kubâ halkı bir defa
kavga etmişler, birbirine girip taş atmışlardı. Durum Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'e
haber verildi. Haydin gidelim barıştıralım" buyurdular. Nitekim bir
numara sonra tercümesini sunacağımız Ebû Dâvûd hadisi de bu rivayeti desteklemektedir.
İşte Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in cemaate biraz geç kalışindaki hikmet,
müslümanların arasını düzeltmek gibi çok mühim bir görevi ifa etmek için
uzunca bir yolu katetmiş olmasıdır.
Bilâl (r.a.)'in Hz. Ebû
Bekr-i Sıddîk'ten; "cemaate namaz kıldırır mısın? ikâmet edeyim mi?"
diye sorması, "namazı ilk vaktinde edâ etmek faziletini mi, yoksa Resûl-i
Ekrem (s.a.v.)'i beklemeyi mi tercih edersin" manasınadır. Hazret-i Sıddık
da (-rivayetlerin bazılarında bulunan ilâvesine bakılırsa-) "istersen kılalım"
demiştir. Hz. Sıddîk'in Resûl-i Ekrem'in dönmesini beklemeden hemen namaza
başlamayı tercih etmesine sebep Resûl-i Ekrem'in ne zaman geleceğinin
kesinlikle bilinmeyişidir.
Ayrıca bunun yanında
namazı ilk vaktinde kılmanın faziletine erişmek, hem de zayıfları, iş-güç
sahiblerini bekletmemek gibi sebepler vardı.
Görüldüğü gibi cemaat
ayakta iken birinci saffa varmak için safları kesmek imam hakkında caizse de
imamın gayrisi için mekruhtur.
Cemaatin eî çırpması
meselesi ise, bir önceki hadis-i şerifin şerhinde geçmiştir. Bilgi için oraya
müracaat edilebilir.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.)
mescide girdiği zaman kendisine verilen işaretlere rağmen başını çevirip
bakmayışı, bu konudaki Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in bunu "Şeytanın hırsızlığı
saydığını bilmesinden ileri geliyordu"[bk. 910 numaralı hadis.] Her ne
kadar Resûl-i Ekrem (s.a.v.) 910 numaralı hadis-i şerifte namaz esnasında
sağa-sola başı çevirerek bakmayı nehyediyorsa da konumuzu teşkil eden hadis
ihtiyaç hasıl olduğu zaman buna izin vermektedir. Ulemânın büyük çoğunluğu da
bu görüştedir, Ebû Zer (r.a.)'in rivayet ettiği; "Allah Teâlâ Hazretleri
kuluna namazda iken rahmetiyle yönelir. Ta kul yüzünü sağa-sola çevirinceye
kadar, böyle devam eder. Kul yüzünü sağa - sola çevirdi mi o da rahmetiyle
yönelmekten vazgeçer" mealindeki 909 numaralı hadis-i şerif ise, namazda
hiç bir ihtiyaç yokken yüzünü sağa-sola çevirdikleri hakkındaki rivayetler hep
ihtiyaç duyulma haliyle ilgilidir. Ancak bunun da bir haddi var-dır.Çünkü İbn
Huzeyme'nin İbn Abbâs'dan rivayet ettiği şu hadis-î şerif bunu açıkça ifade
etmektedir: "Resûuıllah (s.a.v.) sağa-sola bakarlardı. Lâkin boyunlarını
arkaya çevirmezlerdi"[A.Naım, Tecrîd Tercemesi, II, 533.] Hz. Ebû Bekir
es-Sıddîk'in elini kaldırarak Allah'a hamd-ü sena etmesi Humeydî'nin şu
rivayetinde bulunmaktadır:
"Ebû Bekr (r.a.)
Allah'a şükür olarak başını semâya doğru kaldırdı ve geri geri gitti."
Hadisin sonundaki "bu izin farz namazlar içindir" cümlesinin manası,
nafile namazlarda haliyle caiz olur, demektir.[A.Naim, Tecrîd Tercemesi,II,
533.]